Kalın Bağırsak & İnce Bağırsak Hastalıkları

İnce bağırsak ve kalın bağırsak hastalıklarında vurgulanması gereken iki önemli hastalık bulunur. Bunlardan bir tanesi kron hastalığı bir tanesi de ülseratif kolit hastalığıdır. Avrupa ve Amerika’daki toplumlarda sık görülen, bizim toplumumuzda daha az görülen, nedeni konusunda henüz tam bir fikir birliğinin oluşmadığı hastalık gruplarıdır. Otoimmün denilen yani vücudumuzun kendi bağışıklık sisteminin kendi dokularına karşı ürettiği reaksiyonun neticesinde oluşan hastalıklardır. Kron hastalığı özellikle otuzlu yaşlarda sık ortaya çıkan, ağız boşluğundan makat bölgesine kadar gastrointestinal sistem denilen yemek borusu, mide, ince bağırsak,, kalın bağırsakların hepsini tutabilen bir hastalık türüdür. En çok tutulum genellikle ince bağırsağın son bölümü ile kalın bağırsağın başlangıç bölümünde olur. Hastaların başvuruları genellikle bu şekilde olur. Otuzlu yaşlarda genellikle izah edilemeyen, anlaşılamayan, tetkik edilse bile nedeni tam olarak ortaya çıkarılamayan karın ağrıları bize her zaman bu hastalığın olabileceğini düşündürmelidir. Cinsiyet ayrımı gözetmiyor. Bir çalışmada kron hastalarının yakınmalarının başlangıcından tanı konulana kadar geçen sürenin ortalama 3 yıl olduğu görülmüş. Yani bu 3 yıl önemli. Niye önemli? Hastalığın başlamasından ortalama 3 yıl sonra tanı konabildiğiiçin önemlidir. Kron hastaları genellikle cerrahi tedavi gerektirmeyen hastalardır. Ama bir bağırsak tıkanıklığı, karın içerisinde bir apse veya ince bağırsağın ya da kalın bağırsağın başka organlara açılması füstülizasyonu denilen durumun olmasıdır. Bu idrar torbasına olabilir, idrar kanalına olabilir veya karın boşluğuna olabilir. Bu tür açılmalar ya da bu tür füstülizasyonlar olursa ya da bunun zemininde gelişmiş bir tümör, kanser oluşursa o zaman ameliyat tedavisi gerekir. Tanı konulduğu anda genellikle tedavisi ilaç tedavisidir. Bağışıklık sistemini ya da oradaki inflamasyonu azaltmaya yönelik ya da baskılamaya yönelik ilaçlar kullanılıyor. Hastalarda bu bağırsak tıkanıklığı, fistülizasyon, apse gibi problemler olduğu zaman ameliyat yapılır. Ameliyatta mümkün olduğu kadar, sadece o hastalığın tutulum gösterdiği alanı ortadan kaldırmaya çalışılır. Çünkü bu ameliyattan sonra da 20 yıl içerisinde hastalığın tekrar etme olasılığı %90-100 civarındadır. Yani hastaların hemen hemen tamamında hastalık tekrarlayabilir. Bu nedenle yapılan işlemlerin olabildiği kadar sınırlı tutulması gerekir. Çünkü görülmüş ki bu hastalar tekrarlayan ameliyatlar neticesinde bağırsaklarını da kaybedebiliyorlar. Kısa bağırsak dediğimiz hastanın bağırsak naklini gerektiren bir duruma neden olabiliyor. Bu açıdan sınırlı ameliyatlar yapılıyor. Bu hastaların tedavisi ömür boyu sürer. Bağırsak ya da gastrointestinal sistem denilen sindirim sistemi dışında eklemler, yumuşak doku ve göz tutulumlarıyla çıkabiliyor. Ağırlıklı olarak hastalar gastrointestinal uzmanları ile birlikte takip edilir. Ama temelde bir gastroenteroloji uzmanının kontrolünde olması gereken ve aynı zaman da bir takım cerrahi sorunlar oluştuğu zaman da genel cerrahın devreye girdiği bir hastalık türüdür. Ülseratif kolit, kron hastalığına benzer ama sadece kalın bağırsağı etkiler. Genellikle kalın bağırsağın rektum denilen son kısmını tutan bir hastalık türüdür. Bu hastalıkta aynı kron hastalığı gibi bağışıklık sisteminin, kendi vücut dokularımıza tutunur. Bu hastalıkta özellikle kalın bağırsağın duvarını oluşturan hücrelere ve kas gruplarına yönelik reaksiyonu olduğu bilinir. Ama bunu tetikleyen mekanizmanın ne olduğu hakkında henüz bir fikir birliği yok. Yine bu hastalarda eğer bağırsak tıkanıklığı, aşırı kanama ya da toksik megakolon denilen hastayı ağır septik tabloya götüren bir tablo olmadığı sürece ameliyat gerektirmez. Bu hastalarında tedavisi yine ilaç tedavisidir. Kron hastalığında kullanılan ilaçların hemen hemen benzerleri yine bu hastalarda kullanılır. Yine bu hastalarda genellikle, otuzlu yaşlarda ortaya çıkıyor. Temel semptom kanlı, mukuslu ve sümüklü bir büyük abdest olmasıdır. Kron hastalığına göre tanısı daha kolaydır. Çünkü daha kolay ulaşılabilir bir bölgede bulunuyor. Eğer kalın bağırsağın tamamını tutmuşsa, ilaç tedavisine yanıt alınamıyorsa, bir tümör gelişimi söz konusuysa o zaman ameliyat yapılır. Ameliyatta kalın bağırsağın tamamının alınması ince bağırsaklardan rezervuar denilen bir depo oluşturup makata bağlanması şeklinde son derece komplike, zor bir ameliyat gerektiriyor.